Yağmurun gürültüsü kulağımdaki müzikle birleştiğinde mükemmeliyetin ötesinde bi konser veriyordu bana.

Biraz heyecanlı, biraz betimsiz duyguları yaşıyordum ama dolu dolu..

Evime girmem gerekti, eskisi gibi değildi evim.

Artık huzur doluydu ve gerçekten mutluydum.

Suel ile uzun bi aradan sonra konuşmuştuk,

beni anladığını hissetmiştim.

Evin kapısına geldim cebime bakındım, ne sigaram vardı ne de anahtarım.

Sahi sigarayı bırakmıştım da anahtarıma ne yaptım bilemiyordum.

Biraz afalladım, sağımda bi slüet vardı; biraz insani biraz insan dışı.

Tanımlayamadım.

Kapımdan uzaklaştım.

Karanlık odamın penceresini açık bırakmıştım, uzun zaman sonra birşeyi hatırlamıştım.

Pencereye yaklaştım.

Bağcıklarımı çözüp ayakkabılarımı çıkardım.

Gökyüzündeki karabulutlar kadar ağır panjurumu kaldırıp içeri koydum ayakkabılarımı.

Tekrar sağıma soluma bakıp girdim odama,

hiç bir şey normal değildi. 

Suel uyuyordu, yanına yaklaştım.

Beni farkedip irkildi bu kez. 

"Uyuyamıyorum" dedi titrek bi sesle.

Hissetmiştim kötü birşey olacağını.

Yanına oturup "Aklında neler var anlat bana, düşüncelerini paylaş bu kez hissedemiyorum" dedim. Aslında hissediyordum ama karşımda tanıdığım Suel mi vardı yoksa bi başkası mı ?

Bilmek istedim.

Suel biraz şaşırmıştı,

belli etmemeye çalıştı.

Anlattı aklına ne geldiyse ama bunlar uyumasına engel şeyler değildi.

Başka düşünceler vardı ve bana anlatmamıştı Suel. 

Şaşırdım.

O benimle konuşurken düşündüm.

Düşündüğüm tek bir şey vardı; "Neden?"

Bu soruyu ne açıdan sorarsam sorayım kendime bi cevap bulamıyordum. 

Artık gerçekten delirmek üzereydim.

Kendisi için mutlu olması gerekiyordu Suel'in. 

Bunu bildiğini biliyordum.

Sanki unutmuş gibiydi bunu, yada unutturmuşlar.

Kapıdaki slüet hâlâ aklımın ucundaydı.

Suel bağırmaya başladı bana, hiç bir şey istediği gibi değildi.

Ağzından birşeyler kaçırdı, Brain adında birinden bahsetti, hemde parıldayarak gözleri.

O an hissettim ki içim bi garip oldu, daha önceden tanışmadığım duygularla tanıştım o an.

Şaşırdım.

Olanı biteni bu kez anlaması gereken bendim sanırım.

Gözlerimi kapayıp başımı -aklımı boşaltırcasına- salladıktan sonra anlatmaya devam ettim.

Eskileri yinelemeye tekrar hatırlatmaya devam ettim.

Ama tanıdığım Suel yoktu karşımda, emin olmuştum.

Gözlerine baktığımda, "Sus" dediğini farkettim bana gözleriyle.

Sustum,

ve uzun bi süre daha susacaktım.

Kapıdaki slüet hâlâ aklımın ucundaydı.

Brain kimdi ? 

Slüet kimindi ?

Hava neden yağmurluydu ?

Suel neden bana sus dedi ?

Soru işaretleriyle doldu zihnim.

Sanırım delirmiştim.

Sigara içmek istemişti canım.

İçmedim.

Tekrar dışarı çıktım, Suel uyumuştu.

Ben böyle olmasını istemiyordum.

Olması gerekenler bunlar mıydı ? 

Yoksa birileri engel mi oldu anlayamadım.

Yağmur daha sıcak geldi bu kez.

Suel daha soğuk.

O Suel ben ise Ted

Bambaşka insanlarız yani.

Suel ile beraberken ısınmam gerekmiyordu ki

ama ben neden öyle olması gerektiğinin aklıma sokulduğunu anlayamadım.

Susup, soru işaretlerimle yalnız kaldım.

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR