Bugün yeni bir başlangıç için çok ideal bir gün. Değişmek için. Önümüzde yepyeni, bomboş, bembeyaz bir sayfa var. Gelin dünyanın en eski kehanetler kitabını okuyarak bu beyaz sayfayı değiştirelim.
Önce bir noktayla başlayalım. Sonra bu noktayı uzatıp bir çizgiye dönüştürelim. Güzel oldu. Ama her ne kadar hayat böyle uzun ince bir yola benzese de kusursuz değil. Her şey yolunda gibi giderken birdenbire boşluklar oluşabilir. Yokluklar. Gördüğünüz gibi bir noktadan yola çıkıp kesikli ve kesiksiz iki çizgi ürettik.
Bir çeşit alfabe. Çok benzese de mors alfabesi değil. Dünyanın en eski kehanetler kitabının alfabesi. Sadece bu iki çizgiyi kullanarak yazılmış bu kitap. Pek çoğunuz adını önceden duymamış olabilir: I Ching. Ama bu çizgilerin okunuşunu eminim biliyorsunuz.
陰陽
Tanıdık gelmedi mi? Peki ya şimdi?
Yin Yang.
Karanlık, aydınlık. Gece, gündüz. Ay, güneş. Kapalı, açık. Negatif, pozitif. Pasif, aktif. Dişil, eril. Soğuk, sıcak. Yavaş, hızlı. Yer, gök. Daire, kare. Olmak ya da olmamak ya da tam tersi. Yok, var. 0, 1.
Kısaca her şeyin birbirinden ayrılamaz iki karşıt kutbu var: Yin ve Yang. Bu kavram yazılı olarak ilk kez bu kitapta görülmüş.
“Bir,” “Hiçlik”ten gelir. “İki” de “Bir”den doğar. “Her şey” ise “iki”nin yani iki kutbun, iki zıtlığın tükenmeyen, değişen ve dönüşen sarmal döngüsünün sonucudur. Daire “yin” kare “yang”dir.
Bu kadim kavramı çok basit bir örnekle anlatmaya çalışayım. Hani sıcak bir yaz gününde sokağın gölgeli tarafında yürürsünüz ve içinizi bir serinlik kaplar, bunun üzerine sokağın güneşli ve sıcak tarafına geçersiniz ya, işte o anda aslında fark etmeden “yin”den “yang”a geçiş yaparsınız. Soğuğun içinde sıcağın, sıcağın içinde de soğuğun tohumları var. Bu tohumlar karşıtlıkları birbirine bağlıyor.
Hikayelerde de hep böyle değil midir? Yıldız savaşlarındaki “force” yani “güç” içinde hem iyiliği hem de kötülüğü barındırır. Aydınlık ve karanlık tarafı vardır. Bu ikisi hep denge halindedir. Birisi siyah ve yaşlı, diğeri beyaz ve genç. Tıpkı semboldeki gibi siyahlığın içinde küçük de olsa beyazlığın tohumu vardır. Görmeyi bilenler karanlığın içinde aydınlığı bulabilir.
Ortada bir hikaye olabilmesi için, yaşamın oluşabilmesi için, içinde beyazı olan siyahlara ve siyahı olan beyazlara muhtacız.
Zamanı mı anlamak istiyorsunuz? Geceyle gündüzü? Biri olmadan ötekini anlayamazsınız. Sembolü çevirmeye başlayın. Önce güneş yükseliyor, her şey aydınlanıyor ve sonra yavaşça yerini karanlığa bırakıyor. Karanlık olmalı ki, ışığın ne anlama geldiğini bilelim. Ama karanlık da mutlak değil. Bu kez de ay ve yıldızlar yükseliyor. Karanlığın içinden bize ışığın tohumlarını taşıyor. İşte size bu yılla ilgili yapılabilecek en doğru kehanet.
Bu iki harfi, ikililer halinde yan yana getirince bu kez de 4 şekil ortaya çıkıyor. İkinin ikinci katmanına inmiş oluyoruz. Bilgiyi çoğaltıyoruz. Mevsimleri mi anlamak istiyorsunuz? İşte bu dört şekil bize onları anlatıyor. Ya da başka şeyleri. Belki de insan DNA’sını…
İkinin kuvvetleri bitmez. Üçüncü katmanına indiğinizde, bir başka deyişle 2’nin üçüncü kuvvetine baktığınızda olasılıklar size 8 çeşit şekil sunuyor. Her şekil üç çizginin bir kombinasyonundan oluşuyor ve buna trigram deniyor. Bu şekillere de pek çok anlam yüklenebilir. En kadim yorum şablonunda “gök, göl, ateş, gök gürültüsü, rüzgar, su, dağ ve yer” şeklinde okunuyor. Bunlardan özellikle 4 tanesi başka kültürlerde de çok meşhur: gök (ya da hava), ateş, su ve yer (ya da toprak). Meşhur 4 element. Gerçi bir tek “tahta” eksik.
Yin ve Yang ve ondan çıkan 8 trigram. I Ching kitabının temeli. İçinden çıktıkları “yin yang”i sarmalayınca çok farklı okumalara imkan veriyor. Güney ve batı, çaba ve çalışmayı sembolize eder. Kuzey ve doğuysa, başkalarıyla ortak plânlar oluşturmayı. Toprak her şeyi, hem iyiyi hem de kötüyü içinde barındırır. LOST dizisindeki Dharma istasyonları logolarını yapan grafik tasarımcının I Ching okuduğu kesin.
Peki 5000 yıldan daha yaşlı, Konfüçyüs’ten bile daha eski bu kitap nasıl kehanette bulunuyor? Değişimleri inceleyerek. I Ching, değişimler kitabı demek. Kainattaki her şeyin değişim süreçlerini, bu süreçlerin aşamalarını inceliyor. Çünkü değişim her yerde, sürekli olarak var olan bir güç. Kitap, tüm ontolojik sistemlerde olduğu gibi kendimizi bilmemizi, tanımamızı amaçlıyor. Bu da ancak değişimin gücünü ve onun gelişim sürecini anlamakla mümkün olabilir.
Aynı zamanda dünyanın en tehlikeli kitaplarından biri. Çünkü anlaşılması çok zor. Ve dostlarım zor anlaşılan, yanlış anlaşılan tehlikeli olabilir. Konfüçyüs bile fazladan bir 50 yılım olsaydı, onu sadece bu kitabı anlamaya çalışarak geçirirdim demiş. Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, bağlantısız gibi görünen olaylar arasındaki anlamlı çakışmaya “senkronite” adını verirken bu kitaptan ilham almış.
Onu anlayabilmek, aradığınız cevabı içinde bulabilmek için önce “soru sorma sanatı”nı bilmelisiniz. Doğru soruyu bulduktan sonra cevaba ulaşmak için çeşitli yöntemler kullanılıyor. Yazı tura atmak ya da çubukları fırlatmak gibi. Neden tehlikeli bir kitap dediğimi anladınız mı?
Biz işin matematik ve tasarım boyutuna geri dönelim. En son 2’nin 3. Kuvvetini alarak 8 trigram elde etmiştik hatırlarsanız. Şimdi 2’nin 6. kuvvetine gideceğiz. 8 trigramı altlı üstlü birleştirerek 64 adet hexagram elde edeceğiz. Bunları satranç tahtasındaki kareler gibi dizeceğiz. Karşınızda I Ching kitabının tamamı duruyor. Bu kadar sade ve öz. İki çeşit çizginin 6’şarlı diziler halinde toplam 64 kez geçirdiği değişimden ibaret. Neden 6 çizgi? Çünkü bir değişim ya da Pink Floyd’un söylediği gibi bir hareket 6 aşamada tamamlanır. Bütün kutsal kitaplarda göklerin ve yerin 6 günde, 6 evrede yaratıldığı yazılıdır.
İşte size bir kaç hexagram örneği:
3 – CHUN – Başlangıçta çekilen zorluk
“Başlangıçtaki zorluk biraz azimle büyük başarı ve kazanç getirebilir. Harekete geçmeden önce yardımcılar bulunmalıdır.”
49 – KO – Devrim
“Olgun kişi mevsimleri sıralayarak bir takvim hazırlar.”
11 – T’AI – Barış
“Birlik, barış ve varlık üretir. Gelişmemişe katlanmak, nehrin kıyısından yürümek, ne yakın dostları ne de uzaktakileri ihmal etmemek. Yani hep orta yolu seçmek.”
Gördüğünüz gibi bu kitaptaki kehanetlerin gerçekleşmeme ihtimali yok. Hayat ve gelecek hakkında söylenmiş bilgelik dolu bu sözler tüm zamanlar için geçerli. Üstelik tüm bunlar yin ve yang gibi son derece basit gibi görünen iki kavramla ifade ediliyor.
Peki iki harfi, iki şekli, iki sembolü kullanarak bütünüyle bir hayat hakkında bilgi vermek, aktarmak mümkün olabilir mi? Hem de nasıl! Şu anda bu yazıyı okuduğunuz ekrandaki görüntü nasıl oluşuyor zannediyorsunuz? Bilgisayarların da içinde olduğu dijital dünyanın alfabesi de sadece iki şekilden ibaret. Bilgisayarlardaki her yazılımın en alt seviyedeki programlama dili makine dilidir ve bu dil sadece 0 ve 1’lerden oluşur. Tüm bilgi iki çeşit şekle indirgenerek taşınır.
Matrix’in dijital yağmurlarını görebilenler, içinde yaşadığımız dünyanın kodlarını da çözebilirler. Bunun için dünyanın en eski kehanetler kitabından başlayarak, tüm kadim kitapların sayfalarını karıştırmak gerekiyor. Bunlar, okumasını bilene, kendi sırlarını açmaya başlıyor. Hayattaki tek kesinliğin “değişim” olduğunu bize fısıldıyor.
Bugün, yeni bir gün. Hayatınız nasıl gidiyor?
Bazılarınız bu soruya iyi, bazılarınız kötü diyeceksiniz. “Hayat çok zor. O yüzden bugünden beklentim çok daha kolay geçmesi” diye düşüneceksiniz. Bunu yapmayın! Hayatın değişmesini beklemeyin. Çünkü o zaten değişiyor. Siz de değişin. Aynı kalmayın. Aynı olmayın.