Kadın, onu beklediğini söyledi, Adam çok meşguldü işleriyle, bir zaman aralığı yarattı hemen ve yola koyuldu, otobüs yoktu, aracı yoktu, tüm yolu yürümeyi göze alarak çıktı o yola, başladı otostopa.

O sırada içinden geçenler; 

"Yer, gök devriliyordu birbiri üzerine. Her ikisi de yorulmuştu belli ki, artık kavuşmak ve biraz soluklanmak istiyorlardı. Uzun yıllar geçirmişlerdi birlikte, yüzleri hep birbirine dönük. Tam o an bir seçim yapmak zorunda bırakıldı insanoğlu. İnsanoğlu zaten yaratılışından bu yana hep seçim yapmak zorunda bırakıldı."

ve buluştular, gençlik yıllarını geçirdikleri meydanın önünde, sarıldılar uzun süre;

”Durun. Durun. Ruhum, ruhum sancıyor. En az sizin kadar solgunum.”

Dedi adam kadına içinden. Hissettiğini umarak. Sahile doğru yola koyuldular, umutlarından daha sıcak gülümseme, yaktılar sigaralarını geçen tüm anıları anarak.

o sırada adamın zihninde

"İnsan kalabalıkları, oradan oraya koşuşturuyor. Herkesin yüzünde bir telaş, herkes dünyayı kurtarmak için asfaltı yarıyor. İnsanlar, gözlerinde perdelerle koşuyor, hızlandıkça birbirine çarpıyor ve kim devrilirse üzerine basıyor. Ben bulduğum her yaşlı yüze yöneliyorum."

geldiler, şehrin kuytu ve sakin, benimsedikleri sahil koyuna, bir yer buldular kendilerine ve açtılar biralarını birer birer, içtiler hayata dair derin konular açılırken birbir. 

Adam tüm bu yoğun iş temposundan olsa gerek, hayli yorgundu. Uzandı bir şezlonga, kadının elini alıp üstüne örttü adeta;

 ”Durun. Durun. Görmüyor musunuz? En az sizin kadar yıpranmış ruhum.”

Adam uykuya dalarken düşünce kıvrımları;

"Kimse yüzünü bana çevirmiyor, kimse ellerini bir diğerine uzatmıyor. Yer bile yarılsa insanoğlu değişmiyor. El birliğiyle asfaltı deliyorlar sadece, bencillikte buluşuyor yine doğanın sunduklarını kendilerini kurtarmak için yerle bir ediyorlar. Asfalt deliniyor, insanlar oyuklardan içeri koşuyor. Ellerinde umutları, sırtlarında unuttukları hayatlarla başka hayatlara koşuyorlar. Rüzgar esmiyor, kuşlar uçmuyor, kapılar gıcırdamıyor. Dik yokuştan aşağı koşuyorum, kollarımı bir kuş gibi iki yana açıyor var gücümle çırpıyorum. Küçükken en çok neyi düşlediğimi sorduklarında verdiğim yanıt gülümsetiyor beni. En çok uçmayı düşlerdim, hani salıncaktasındır ve rüzgarı kucaklamak istemişsindir, olağanca gücünle hızlanırsın bedenini özgür bırakırsın yüreğin müthiş bir coşku ve iç gıdıklanmasıyla sarsılır ya, işte öyle uçmayı."

Adam uyuyakalıyor, kadının tüm bu olanlara anlam verememeleri arasında. Kadın kalkıyor yerinden ve atıveriyor kendini hep ait hissettiği kum tanelerinin üzerine.

Günün ilk ışıklarında adamın zihin odaları; 

"Ayaklarıma küçük kum taneleri batıyor, güneş çıplak ayaklarımı yakıyor ve ben denizin derinliklerine koşuyorum. O kadar hızlı koşuyorum ki, kimse durduramaz beni diye geçiriyorum içimden bu beni daha çok gülümsetiyor. ”Dilediğin gibi koş, seni durduracak hiç kimse kalmadı” diye bağırıyorum. Sesim sesime çarpıyor, ilk kez sesimi işitiyormuş gibi heyecana kapılıyorum. Dalgalar kudretiyle dövüyor sahili, rüzgar merhametiyle okşuyor ve ben ikisinin karşıtlığıyla daha da hızlanıyorum. Dünya hızlanıyor. Su beni aşıyor, gözlerimin önünden baloncuklar yükseliyor. Gülüşmeler çalınıyor kulaklarıma. Biri birine su çarpıyor, kocaman gülümsüyor sonra. O kadar kocaman gülümsemek ki, içim titriyor. Gülüşüyorlar sonra. Başımı oldukları yöne çeviriyorum, karaltıları geçip gidiyor. Burada kimse olamamalı diyorum, hatıralar bile ölmeli. Sular içime doluyor, bir el beni havaya fırlatıyor. Soluğum hala canlı, suyun yüzeyinde asılı kalıyorum. Kavurucu toprağa seriliyorum, tenim sancıyor. Bir ayak izi olsun istiyorum. O an biri gelsin. Yanıma serilsin. Kırsın beni istiyorum. Beni yedi parçaya bölsün. İnsan olduğumu hissedeyim istiyorum. Birinin beni kırabilecek kudrete sahip olmasını istiyorum. Ruhum bir yaş daha atıyor, her gün biraz daha yaşlanıyorum. Her gün bir kitap daha bitiriyor, kahramanımı bir sokak daha arıyor, körelen gözlerimle kıyıya bir kez daha bakmak istiyorum. "

Yaralarla sigaram, bana küsmez diyerek bir sigara yakıyor adam, güneşin doğuşuna ithafen. Kadına bakıyor ve;

"Yanımda bir balık ölüsü bile yok, kendi içimdeki kadar yalnızım. "

Diye geçiriyor adam içinden, içinden geçenlerin hepsini kadının bildiğine emin. Yollarına devam ediyorlar sonra, başka hayatlarda başka hayaller kurmak belki, belki hiç gelmeyecek vuslata ütopyalar hapsetmek gibi..



Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR