Mavinin ve yeşilin buluştuğu bi sahil ilçesinde, hamağımda sallanırken seni dinliyorum. Tam olarak seni dinlemek sayılır mı bilmiyorum ama dijital kayıt da olsan seni yanımdaymış gibi hissettiriyor. Ne denli bu kadar imkansız oldun diye düşünüyorum. Ya da herkese mi imkansızsın?

Üç kişilik kampımızdaki yalnız kişi benim. Arkadaşlarım birbirlerine ilk gün ki gibi aşkla bakıyor. Ben yine hamağımda sallanırken onları izliyorum uzaktan. Onlar oturup birbirlerine gitar çalıp şarkı söylüyor. Hatta biliyor musun, geçenlerde bizim Leo, Bilge’ye şarkı bile yazmış. Canlanıyor aklımda bir anda; “Biz de böyle olabilirdik!” düşüncesi. Sahi biz niye bir türlü olmuyoruz.

Yanlarına geçiyorum utanarak, ama geçmek zorundayım. Canım nasıl kırmızı şarap istiyor! Onlara utandığımı belli etmiyorum. Ama Bilge beni anlıyor, gülümsüyor. Kadehimi elime alıyorum, ve yakamozun vurduğu denize bakıyorum. Seni düşünüyorum, seni. Sadece seni. Dalıp gidiyorsam eğer bir yere derin düşünüyorumdur. Sen ise zaten benim derinliğimsin. Kadehimi kaldırıyorum, “tüm aşklara!” diye. Tokuşan kadehin sesi yine bana seni hatırlatıyor. Beraber şarap içtiğimizden mi? Nerede o günler! Ama hayalini kuruyorum ya işte.

Elime gitarı alıyorum. Daha önceden şarkı yazdım seni düşünürken. Onu çalıyorum. Daha bestesi bile olmayan bir şarkının ana konususun, herşeyi unut bunu unutma. Gözlerim dolu dolu “ben bu beste işini beceremeyeceğim galiba ya” diyorum. Beceriksizliğime üzülmüyorum. Sana yazılan bir şarkıyı nasıl olur da besteleyemem ona kızıyorum içten içe.

Sana bir gün o şarkıyı çalmak ümidiyle bu yazıyı bitiyorum.




Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR