Komfiya dünya teknolojilerinin genç varisi yalnızlığın pençesine düşmüştü. Adı “Yalnızlık” olan kadın arkasına bile bakmadan çekip giderken Ekrem’in aklından saniyeler içinde geçenler şöyleydi; Yalnızlığa aşık olmak mı? Gidiyor. Acaba tekrar görebilecek miyim? Baksana gidiyor ve tekrar geri dönmeyecek. Ne bekliyorsun be adam peşinden gitsene, haydi durdur onu. 

Genç adam hışımla kalkıp kapıya doğru koştu. Mekanın önüne çıktığında o koskoca ışıklı caddede etrafına bakınıp kadını aradı ürkmüş bakışlarla. Hemen karşıdaki pastahanenin yan sokağına giren birisini gördü, bir kadın. “Evet, bu o.” dedi peşinden koşarken. 

Ve dar sokağa girdiğinde şöyle bağırdı; “Hey, nereye gidiyorsun, niye hemen gidiyorsun?” Kadın arkasına dönüp seri adımlarla Ekrem’e doğru yaklaşırken bir yandan da çantasından sigarasını çıkartıp bir tane yaktı ve dumanını sokak lambasına doğru üflerken konuşmaya başladı. 
• Yalnızlık dedikleri o beğenilen ve tiksinilen şey benim ve sen az önce benim nereye gittiğimi sordun öyle mi?
• Doğru duymuşsun, dedi adam. Söyler misin nereye gidiyorsun ? Ve eğer sen isen yalnızlık ben ölene kadar seninle yaşamak isterim. Ama sen öylece çekip gidiyorsun. Neden ? Neden hiç konuşmuyorsun ? Söyler misin eğer sen isen, yani yalnızlığım beni terk ediyorsa.. hemde daha yeni tanışmışken..
• Bekle, bekle.. Sakin ol, nefes al ve şimdi beni dinle olur mu ? Ömrün boyunca yalnızlığı istiyor olamazsın buna kesinlikle inanmam, hem buna kim inanır ki ? Sana gülerler. Çünkü ben kendim yalnızlığın ta kendisi olduğum halde kalabalıklara karışıyorum, insanların arasında dolanıyorum ama maalesef garip bir şekilde yalnız, yapayalnız kalmayı başarıyorum. Yalnızlığı bile kalabalıklara karışırken bulursun, yalnızlığa bile bunu sevdiremezsin. Baksana şu halimi görmüyor musun? Bu çok derin bir acı veriyor.



Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR