blog

Kalbimde siyahın bin bir tonu, peşimde karanlıklar, içimde mezarlıklar, gözlerimde korku. Kaçmak istediğim bir yer, kaçamadığım tek yer...

Çılgınca dans edilen, şişelerden fışkıran bira köpüklerinin havada savrulduğu, kendinden geçmiş insanların...

Esasen ve mizansen sen Ağustos’ları karışıyor Aralık soğuğuma. Eldivenlerim, atkım ve berem pişiyor çelişki soğuklarında...

Çok geç kaldım aşka, sevmeyi becerebilsem de hep saçma kadınları seçtim şansıma. Hani çok şanslıyım demiştim sana, artık hiç öyle değil...

Dağıldım. Toplanmam zaman alacak biliyorum. Fakat nereden başlayacağımı kestiremiyorum...

Beklemek öldürüyor.Her gün aynı dileği tutmak…Yüzümden eksilen o şeyin aydınlığını bir yerlerde bulabilmek için verdiğim savaştan anlıyorum...

Artık sesin karınca adımları, yokluğunun var oluşu en büyük refahtır günaydınlarıma.

G:Nasılsın? L:İdare ediyorum. Ya sen? G.. Uzun uzun baktım. Ona değil, halıya.

Din değiştiren bir rockçının kaybolmuşluğundayım. Kokain ve viskiden damıtılmış yalnızlığımdan seni çıkardım...

Evvelce, uzun yıllar önce, İskandinav dağlarının üstünde, gökyüzünün biraz altında görünmez, şaşaalı bir yaşam süren...

kendimi bir hayale sığdırdım, pencere kenarında çizildi her şey. elleri bembeyaz nazik bir katil...

Mitolojinin en güzel hikayelerinden biri olan Eros ve psikiyatriye adını veren Psykhe’nin aşkını bilir misiniz?..